Hızlı Cila Cama Sıkılır Mı ?

Melis

New member
Hızlı Cila Cama Sıkılır Mı? — Bir Şişe Parıltının Altındaki Hikâye

Selam forumdaşlar,

Bugün size yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Belki biraz güleceksiniz, belki “ben de aynısını yaptım” diyeceksiniz. Ama eminim sonunda hepimiz o cam şişeye farklı bir gözle bakacağız.

Her şey bir pazar sabahı başladı. Arabamın toz içinde kaldığını fark ettim. İçimden “bugün parlatma günü” dedim. Elimde yeni aldığım hızlı cila şişesiyle garaja indim. Güneş camdan sızıyor, arabamın yüzeyinde pırıl pırıl hayaller kuruyordum. Ama o an, her şeyin yönünü değiştiren o cümle kafamda yankılandı:

“Acaba bu hızlı cila cama da sıkılır mı?”

1. Stratejik Adam ve Şüpheli Parıltı

Erkeklerin doğasında vardır ya, bir şeyi denemeden emin olamazlar. Kullanma kılavuzu? O sadece kutuyu doldurmak içindir. Deneyerek öğrenmek ise erkeğin ustalığıdır.

Ali, bu hikâyedeki “stratejik adamımız” işte böyle biriydi. Eline aldığı her ürünü önce tartar, sonra plan yapar, en sonunda “bir deneyeyim bakalım ne olacak” derdi. O sabah elindeki hızlı cilaya baktı. Kapağı çevirdi, burnuna doğru yaklaştı.

“Bu kadar güzel kokuyorsa cama da zarar vermez,” dedi kendi kendine.

Camın üzerine birkaç püskürtme yaptı. Parlak bir tabaka oluştu. Güneş vurunca ışık dans etti sanki. O an yüzünde bir zafer ifadesi belirdi.

“Bak işte! Parlıyor,” dedi gururla.

Ama ne yazık ki parıltı uzun sürmedi. Güneş yükseldikçe cama yayılan cila tabakası kurudu, lekeler kalınlaştı. Silecekler geçtiğinde camdan bir inilti geldi, sanki araba bile “yapma Ali” diyordu.

2. Empatik Kadın ve Duygusal Temizlik

Ali’nin eşi Elif, olayı uzaktan izliyordu. Kadınların o ince sezgisiyle bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Sessizce yanına geldi, camdaki izlere baktı, sonra eşine döndü:

“Sen… cilayı cama mı sıktın?”

Ali mahcup bir gülümsemeyle başını salladı.

“Bir deneyeyim dedim.”

Elif derin bir nefes aldı, sonra arabaya dokunur gibi yumuşak bir ses tonuyla konuştu:

“Bazen her şeyin parlaması gerekmiyor Ali. Cam, sadece temiz olmalı. Cila onu güzelleştirmiyor, boğuyor.”

O an Ali sustu. Camın üzerindeki donuk lekeler bir anda başka bir anlam kazandı. Sanki arabanın yüzünde değil, ilişkilerindeki küçük detaylarda da benzer hatalar yaptığını fark etti.

3. Bir Şişe Cilanın Öğrettiği Şey

Bazı şeyler, sadece görünüşle ilgili değildir. Hızlı cila, arabaya parlaklık verir ama yanlış yere sıkıldığında güzelliği gölgeler. Tıpkı bazen insanların, iyi niyetle yaptığı ama yanlış yerde gösterdiği sevgi gibi.

Ali’nin cama sıktığı o cila, bir temizlik hatasından fazlasıydı. O, ilişkideki dengeyi temsil ediyordu. Erkek çözüm odaklıydı, hemen sonuç görmek istiyordu. Kadın ise hisleriyle yaklaşıyor, neyin nereye ait olduğunu sezgisel olarak biliyordu.

Ve bazen, bir ilişkinin parlaması için değil, berraklaşması için çaba harcamak gerekiyordu.

Elif, Ali’nin yanına gitti. Bir bez aldı, cama su sıktı, cilayı yavaş yavaş temizledi.

“Bak,” dedi, “temizlik parlamaktan önce gelir.”

Ali başını eğdi, ama içinden “bir daha denemem” derken bile, yüzünde bir tebessüm vardı. Çünkü o an sadece camı değil, kendi içini de temizliyordu sanki.

4. Forumdaşların Paylaşım Alanı

İşte o yüzden bu hikâyeyi yazmak istedim dostlar. Biliyorum, hepimizin “Ali” olduğu anlar var. Denemek, görmek, çözmek isteriz. Ama bazen “Elif” gibi bir ses gerekir yanımızda.

“Hızlı cila cama sıkılmaz,” der o ses, ama aslında “bazı şeylere yanlış dokunuyorsun” demek ister.

Bu konuyu açmamın sebebi sadece bir temizlik tavsiyesi vermek değil. Belki aramızda da benzer durumlar yaşayanlar vardır. Arabasında, hayatında, ilişkilerinde…

Belki birinizin camı hâlâ lekeli, ama farkında bile değilsiniz.

Belki birinizin kalbi de o cam gibi, yanlış cilalarla bulanıklaşmış durumda.

5. Sonuç: Parlatmak Değil, Anlamak

Forumdaşlar, bazen hızlı çözümler bize uzun yollar açar. Ama her hızlı şey, doğru değildir.

Hızlı cila cama sıkılmaz, çünkü cam parlamaya değil, göstermeye yarar.

Ve hayat da böyledir: her şeyin parlaması gerekmez; bazen sadece içinin net olması yeter.

Ali o gün arabasını tamamen yıkadı, cilayı sadece boyaya sıktı. Cam tertemiz kaldı. Ama en önemlisi, Elif’in bir sözüyle kendi düşüncelerini de parlatmıştı:

“Bazı şeyleri düzeltmek için değil, anlamak için silmek gerekir.”

Şimdi siz söyleyin forumdaşlar…

Siz hiç hızlı cilayı cama sıkanlardan oldunuz mu?

Ya da hayatınızda “parlasın” diye dokunduğunuz bir şey, aslında bulanıklık mı getirdi?

Cevaplarınızı merak ediyorum, çünkü belki de hepimizin içinde bir Ali, bir Elif saklı…

Ve belki de bir cam, hâlâ doğru dokunuşu bekliyor.
 
Üst