İyi bakam ne demek ?

Melis

New member
“İyi Bakam Ne Demek?” – Bir Hikâyenin İçinde Kaybolmak

Bir gün akşamüstü, kasabanın kıyısında eski bir kahvehanede oturuyorduk. Masada dört kişiydik: ben, dedem, komşu Ayşe teyze ve mahallede herkesin “plan adamı” dediği Cemal abi. Kahveci Hasan, her zamanki gibi gülümseyerek “İyi bakam kendine!” dedi, masadan uzaklaştı. O an dedem elindeki çay bardağını masaya koydu, başını kaldırdı ve sordu:

> “İyi bakam ne demek sence?”

İlk duyduğumda kulağıma sadece bir temenni gibi gelmişti. Ama o gün, o küçük kelime üzerine öyle bir sohbet başladı ki, her biri hayatın başka yönünü temsil eden dört insanın iç dünyasına açılan bir kapı oldu.

---

Geçmişin İzinde: Kelimenin Kökü ve Anlamın Ağırlığı

Dedem söze başladı:

> “Bizim zamanımızda biri ‘iyi bakam’ dedi mi, sadece veda etmezdi; aslında dua ederdi.”

Türkçede “bakmak” fiili sadece görmek değil, ilgilenmek, korumak ve değer vermek anlamını taşır. “İyi bakam” ifadesi ise Anadolu’nun ağızlarında “kendine iyi bak”ın duygusal, daha içten bir versiyonu. Osmanlı döneminde yazışmalarda “kendine iyi bak” yerine “kendine dikkat et” veya “iyi bakasın” denirdi. Zamanla bu ifade halk dilinde “iyi bakam” olarak sadeleşti.

Ayşe teyze ise sözü aldı:

> “Benim babaannem, oğlunu askere uğurlarken ‘İyi bakam kendine, gittiğin yer soğuktur’ derdi. Orada hem sevgi hem korku vardı.”

Bu cümlede “iyi bakam” sadece bireye değil, bir ilişkiye, bir bağa yönelmişti. Kadınların diliyle bu söz, koruma içgüdüsünün, kaygının ve sevgiden doğan direncin ifadesiydi.

---

Cemal Abi’nin Dünyası: Strateji, Plan ve Koruma

Cemal abi konuşmaya dâhil oldu. Kır saçlarını düzeltip gülümsedi:

> “Benim için ‘iyi bakam’ biraz da görev gibidir. Kendine bakmak, sorumluluk almak demektir. Hem bedenine hem aklına sahip çıkmak.”

Erkeklerin çoğu zaman stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımı burada da kendini gösteriyordu. Cemal abi, “iyi bakmak” eylemini duygusal değil, planlı bir yaşam becerisi olarak görüyordu. Onun için bu söz, duygusal bir vedadan çok, hayatta kalma stratejisiydi.

Ama sonra duraksayıp ekledi:

> “Yine de bazen insan kendine iyi bakmayı unutur. Çünkü hep başkalarını korumakla meşguldür.”

O an masada kısa bir sessizlik oldu. Dedem piposundan bir nefes çekti, Ayşe teyze camdan dışarı baktı. Herkes o cümlenin kendi hayatındaki yankısını düşündü.

---

Kadınların Sesi: Empati, Bağ ve Sessiz Güç

Ayşe teyze sessizliği bozdu:

> “Benim için ‘iyi bakam’ karşıdakine söylediğin kadar, kendine hatırlattığın bir söz. Bazen kadınlar ‘iyiyim’ der ama aslında yorulmuştur.”

Onun bu sözü, masadaki tüm erkekleri susturdu. Çünkü bu cümle sadece bir tespit değil, bir çağrı gibiydi. Kadınlar genellikle ilişkisel ve empatik bakış açısıyla yaşamı anlamlandırır. “İyi bakam” onların dilinde, kendini değil başkasını iyileştirmeye yönelmiş bir eylemdir. Ancak bu fedakârlık bazen kendini ihmal etmeye dönüşür.

Ayşe teyze devam etti:

> “İyi bakmak sadece fiziksel değil, ruhsal bir şeydir. İnsan bazen kendine gülümsemeyi bile unutur. Ama biri ‘iyi bakam’ deyince, sanki bir anlığına hatırlarsın: sen de kıymetlisin.”

Bu noktada hepimiz düşündük. Gerçekten de “iyi bakam” bir vedadan fazlasıydı; bir hatırlatma, bir insanlık çağrısıydı.

---

Toplumun Aynasında: Deyimlerin Duygusal Ekonomisi

Dilbilimci Doğan Aksan’ın çalışmalarına göre, Türkçe’de duygusal yoğunluk taşıyan ifadeler genellikle toplumsal ilişkilerle birlikte gelişir. “İyi bakam” da bu anlamda kültürel bir mirastır. Modernleşmeyle birlikte dil sadeleşirken, bu tür ifadelerin duygusal derinliği yavaş yavaş yüzeyselleşmiştir.

Ekonomik, sosyal ve teknolojik dönüşümler, insan ilişkilerindeki sıcaklığı da değiştirmiştir. Bugün bir WhatsApp mesajında “iyi bakam” demek, belki de geçmişteki kadar içten duyulmaz. Fakat hâlâ birini önemsediğimizi göstermenin en sade yollarından biridir.

Forum tartışmasına açık bir soru:

> Sizce teknoloji çağında duygusal ifadeler anlamını mı kaybediyor, yoksa sadece biçim mi değiştiriyor?

---

Bir Vedadan Fazlası: Geleceğe Bırakılan Bir Miras

Akşam karanlığı bastığında, kahvehanede yalnızca sobanın çıtırtısı kalmıştı. Dedem, bastonunu alıp kalkarken Hasan’a döndü:

> “Hadi oğlum, sen de kendine iyi bakam.”

Bu kez o söz, sadece alışkanlıkla söylenmiş bir veda değildi. O an dedemin gözlerindeki ciddiyet, kelimenin ağırlığını taşıyordu. Sanki bu cümleyle, geçmişten bugüne bir kültürel zincirin halkası yeniden tamamlanıyordu.

“İyi bakam” sadece bireysel bir dilek değil; toplumsal bir sorumluluk çağrısıdır. Çünkü bir toplum, bireylerinin kendine iyi bakabildiği ölçüde güçlü olur. Fiziksel sağlık kadar psikolojik dayanıklılık da burada önem kazanır. Pozitif psikoloji araştırmaları, bireyin kendine bakım davranışlarının toplumsal mutlulukla doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor (Seligman, 2011).

---

Son Söz: İyi Bakmak, İyi Yaşamakla Eşdeğer

“İyi bakam” demek, aslında “sen değerlisin” demektir.

Bir annenin oğluna, bir dostun arkadaşına, bir öğretmenin öğrencisine söylediği bu iki kelime, Türk kültürünün şefkat dilini taşır. Erkeklerin stratejik koruma içgüdüsüyle, kadınların duygusal bağlılığı arasında duran bir köprü gibidir.

Şimdi size soruyorum:

> En son ne zaman birine gerçekten “iyi bakam” dediniz?

> Ve daha da önemlisi, en son ne zaman kendinize iyi baktınız?

Belki de hayatın özü bu iki soruda saklıdır. Çünkü bazen “iyi bakmak”, yalnızca yaşamak değil; insan kalabilmenin en sade halidir.

Kaynaklar:

- Aksan, D. (2000). Her Yönüyle Dil. TDK Yayınları.

- Seligman, M. E. P. (2011). Flourish: A Visionary New Understanding of Happiness and Well-Being. Free Press.

- Gökçen, B. (2019). Türk Kültüründe Sözlü Deyimlerin Sosyolojik İşlevi. Ankara Üniversitesi Yayınları.
 
Üst