Melis
New member
Yaya Kaldırımı Bulunmayan Karayollarında Taşıt Yolu Kenarında Yayaların Kullandığı Alan: Banket Üzerine Toplumsal ve Cinsiyet Temelli Bir Bakış
Birçoğumuz, özellikle şehir merkezlerinden uzaklaştığımızda, yol kenarında yürümek zorunda kaldığımız anlarla karşılaşmışızdır. Kaldırımın olmadığı, taşıtların hızla geçtiği bir yolda adım atmak hem fiziksel hem de psikolojik bir deneyimdir. Bu yazıda, “yaya kaldırımı bulunmayan karayollarında taşıt yolu kenarında yayaların kullanabileceği alan”, yani banket kavramı üzerinden toplumsal bir tartışma açmak istiyorum. Ancak bu sadece bir tanım meselesi değil; aynı zamanda güvenlik, toplumsal algı, cinsiyet ve kamusal alanın sahipliğiyle ilgili çok katmanlı bir konu.
---
Banket Nedir ve Neden Önemlidir?
Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre, banket, taşıt yolunun dışında kalan ve yayaların veya zorunlu durumlarda araçların kullanabileceği, genellikle stabilize ya da asfalt kaplamalı alandır. Yani, kaldırımın bulunmadığı yerlerde yayalar için “tek güvenli seçenek”tir. Ancak bu tanım, pratikte pek çok tartışmayı beraberinde getirir. Banketler çoğu zaman dar, bakımsız ve araç trafiğine tehlikeli derecede yakın konumdadır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılı verilerine göre, kırsal bölgelerde gerçekleşen yaya kazalarının %42’si kaldırımı olmayan yollarda meydana gelmiştir. Bu, altyapı eksikliğinin ölümlere varan sonuçlar doğurduğunu açıkça göstermektedir. Ancak ilginç olan, bu istatistiklere bakışın cinsiyete göre farklılık göstermesidir.
---
Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı
Birçok erkek kullanıcı, forumlarda ve saha tartışmalarında bu konuyu altyapı planlaması, yol mühendisliği ve istatistiksel güvenlik bağlamında ele alır. Onlar için mesele genellikle “ölçülebilir riskler” üzerinden okunur. Örneğin, banket genişliği standartlarına (en az 1,5 metre olması gerektiği) veya yaya kazası istatistiklerine odaklanılır.
Bir erkek sürücü şu şekilde düşünebilir:
> “Banket zaten araçların acil durumlarda kullanması için tasarlanmış. Yaya trafiği için kalıcı bir çözüm değil ama kırsal bölgede kaldırımı her yere yapamazsın. Asıl mesele sürücü farkındalığı.”
Bu bakış açısı, teknik olarak doğrudur ve altyapı planlaması açısından değerlidir. Ancak eksik kaldığı nokta, yayaların bu alanı neden “zorunlu” olarak kullandığı ve bu zorunluluğun toplumsal dinamiklerle nasıl ilişkili olduğudur. Erkek kullanıcılar genellikle bu yönü ikinci planda tutar, çünkü mesele onlar için daha çok “trafik sisteminin verimliliği” bağlamında okunur.
---
Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkiler Üzerinden Yaklaşımı
Kadınlar ise aynı konuyu güvenlik hissi, kamusal alanın erişilebilirliği ve toplumsal cinsiyet güvenliği bağlamında ele alırlar. Özellikle akşam saatlerinde banketlerde yürümek zorunda kalan kadınların deneyimleri, bu alanların yalnızca fiziksel değil, duygusal bir tehdit unsuru haline geldiğini gösterir.
Bir kadın kullanıcının sözleriyle:
> “Köy yolunda yürürken sadece arabaların değil, bakışların da tehlikesi var. Banket geniş olsa ne olur, aydınlatma yoksa kendini güvende hissedemiyorsun.”
Bu ifade, teknik verilerle ölçülemeyen ancak toplumsal güvenlik duygusunu doğrudan etkileyen bir gerçeğe işaret ediyor. Kadınlar için banket, sadece bir yürüyüş alanı değil, aynı zamanda toplumsal görünürlük ve güvenlik meselesinin de bir yansımasıdır. Bu nedenle, kadınların değerlendirmelerinde “altyapıdan önce hissedilen güvenlik” ön plana çıkar.
---
Veri ve Deneyim Arasındaki Denge: Kimin Gerçeği Daha Gerçek?
Bu iki yaklaşım arasında keskin bir karşıtlık yoktur; aslında birbirini tamamlar. Erkeklerin veri odaklılığı, çözüm üretmede ölçülebilir bir temel sağlar; kadınların duygusal ve deneyimsel bakışı ise bu çözümlerin insani yönünü görünür kılar.
Banket tartışması, bu anlamda mühendislikle sosyolojinin kesiştiği noktada durur.
Örneğin, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2023 raporunda, “banketlerin yayalar için güvenli hale getirilmesi” amacıyla yapılan pilot uygulamalarda, sadece fiziksel düzenlemenin değil, aydınlatma ve yol kenarı tasarımının da kazaları %27 oranında azalttığı görülmüştür.
Yani teknik çözüm ile toplumsal farkındalık birleştiğinde, sonuç çok daha kalıcı hale gelmektedir.
---
Toplumsal Alanın Cinsiyeti: Kimin Yolu, Kimin Hakkı?
Kamusal alanların tasarımı, her zaman nötr değildir. Yollar, kaldırımlar, parklar — hepsi belirli toplumsal grupların ihtiyaçlarına göre şekillenir. Banketlerin de genellikle “erkek sürücü” mantığıyla düzenlenmesi, “kadın yaya” deneyimini görünmez kılar.
Toplumsal cinsiyet çalışmaları, bu noktada önemli bir uyarı yapar:
Erişilebilirlik sadece fiziksel değil, psikolojik bir olgudur.
Eğer bir kadın banketten geçerken korkuyorsa, o yol herkes için erişilebilir değildir.
Dolayısıyla, yaya güvenliği politikalarının yalnızca teknik raporlara değil, toplumsal duyarlılıklara da dayanması gerekir.
---
Forum Tartışması İçin Sorular
- Sizce banketler yayalar için kalıcı bir çözüm mü, yoksa geçici bir zorunluluk mu?
- Kadınların güvenlik algısı, karayolu tasarımlarında ne kadar dikkate alınmalı?
- Altyapı eksiklikleri mi daha belirleyici, yoksa toplumsal davranış biçimleri mi?
- Erkeklerin “veri”, kadınların “deneyim” odaklı yaklaşımları birbirini nasıl tamamlayabilir?
---
Sonuç: Yolların Eşitliği, Toplumun Aynasıdır
Banket sadece bir “yol kenarı” değildir; toplumun kimin için güvenli, kimin için değil olduğunu gösteren sembolik bir hattır.
Erkeklerin analitik yaklaşımıyla kadınların deneyimsel bakışı birleştiğinde, yalnızca daha güvenli değil, daha adil yollar da mümkün hale gelir.
Bu nedenle, kaldırımı olmayan her karayolu aslında bir toplumsal eşitsizlik aynasıdır. O aynaya bakmak cesaret ister — ama ancak o zaman daha kapsayıcı bir ulaşım kültürü inşa edilebilir.
---
Kaynaklar:
- Karayolları Trafik Yönetmeliği, Madde 3 (Banket Tanımı).
- TÜİK Trafik Kazaları İstatistikleri, 2024.
- Karayolları Genel Müdürlüğü 2023 Faaliyet Raporu.
- UN Women Türkiye, “Kadın ve Kamusal Alan Güvenliği Raporu”, 2022.
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “Global Status Report on Road Safety”, 2023.
Birçoğumuz, özellikle şehir merkezlerinden uzaklaştığımızda, yol kenarında yürümek zorunda kaldığımız anlarla karşılaşmışızdır. Kaldırımın olmadığı, taşıtların hızla geçtiği bir yolda adım atmak hem fiziksel hem de psikolojik bir deneyimdir. Bu yazıda, “yaya kaldırımı bulunmayan karayollarında taşıt yolu kenarında yayaların kullanabileceği alan”, yani banket kavramı üzerinden toplumsal bir tartışma açmak istiyorum. Ancak bu sadece bir tanım meselesi değil; aynı zamanda güvenlik, toplumsal algı, cinsiyet ve kamusal alanın sahipliğiyle ilgili çok katmanlı bir konu.
---
Banket Nedir ve Neden Önemlidir?
Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre, banket, taşıt yolunun dışında kalan ve yayaların veya zorunlu durumlarda araçların kullanabileceği, genellikle stabilize ya da asfalt kaplamalı alandır. Yani, kaldırımın bulunmadığı yerlerde yayalar için “tek güvenli seçenek”tir. Ancak bu tanım, pratikte pek çok tartışmayı beraberinde getirir. Banketler çoğu zaman dar, bakımsız ve araç trafiğine tehlikeli derecede yakın konumdadır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılı verilerine göre, kırsal bölgelerde gerçekleşen yaya kazalarının %42’si kaldırımı olmayan yollarda meydana gelmiştir. Bu, altyapı eksikliğinin ölümlere varan sonuçlar doğurduğunu açıkça göstermektedir. Ancak ilginç olan, bu istatistiklere bakışın cinsiyete göre farklılık göstermesidir.
---
Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı
Birçok erkek kullanıcı, forumlarda ve saha tartışmalarında bu konuyu altyapı planlaması, yol mühendisliği ve istatistiksel güvenlik bağlamında ele alır. Onlar için mesele genellikle “ölçülebilir riskler” üzerinden okunur. Örneğin, banket genişliği standartlarına (en az 1,5 metre olması gerektiği) veya yaya kazası istatistiklerine odaklanılır.
Bir erkek sürücü şu şekilde düşünebilir:
> “Banket zaten araçların acil durumlarda kullanması için tasarlanmış. Yaya trafiği için kalıcı bir çözüm değil ama kırsal bölgede kaldırımı her yere yapamazsın. Asıl mesele sürücü farkındalığı.”
Bu bakış açısı, teknik olarak doğrudur ve altyapı planlaması açısından değerlidir. Ancak eksik kaldığı nokta, yayaların bu alanı neden “zorunlu” olarak kullandığı ve bu zorunluluğun toplumsal dinamiklerle nasıl ilişkili olduğudur. Erkek kullanıcılar genellikle bu yönü ikinci planda tutar, çünkü mesele onlar için daha çok “trafik sisteminin verimliliği” bağlamında okunur.
---
Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkiler Üzerinden Yaklaşımı
Kadınlar ise aynı konuyu güvenlik hissi, kamusal alanın erişilebilirliği ve toplumsal cinsiyet güvenliği bağlamında ele alırlar. Özellikle akşam saatlerinde banketlerde yürümek zorunda kalan kadınların deneyimleri, bu alanların yalnızca fiziksel değil, duygusal bir tehdit unsuru haline geldiğini gösterir.
Bir kadın kullanıcının sözleriyle:
> “Köy yolunda yürürken sadece arabaların değil, bakışların da tehlikesi var. Banket geniş olsa ne olur, aydınlatma yoksa kendini güvende hissedemiyorsun.”
Bu ifade, teknik verilerle ölçülemeyen ancak toplumsal güvenlik duygusunu doğrudan etkileyen bir gerçeğe işaret ediyor. Kadınlar için banket, sadece bir yürüyüş alanı değil, aynı zamanda toplumsal görünürlük ve güvenlik meselesinin de bir yansımasıdır. Bu nedenle, kadınların değerlendirmelerinde “altyapıdan önce hissedilen güvenlik” ön plana çıkar.
---
Veri ve Deneyim Arasındaki Denge: Kimin Gerçeği Daha Gerçek?
Bu iki yaklaşım arasında keskin bir karşıtlık yoktur; aslında birbirini tamamlar. Erkeklerin veri odaklılığı, çözüm üretmede ölçülebilir bir temel sağlar; kadınların duygusal ve deneyimsel bakışı ise bu çözümlerin insani yönünü görünür kılar.
Banket tartışması, bu anlamda mühendislikle sosyolojinin kesiştiği noktada durur.
Örneğin, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2023 raporunda, “banketlerin yayalar için güvenli hale getirilmesi” amacıyla yapılan pilot uygulamalarda, sadece fiziksel düzenlemenin değil, aydınlatma ve yol kenarı tasarımının da kazaları %27 oranında azalttığı görülmüştür.
Yani teknik çözüm ile toplumsal farkındalık birleştiğinde, sonuç çok daha kalıcı hale gelmektedir.
---
Toplumsal Alanın Cinsiyeti: Kimin Yolu, Kimin Hakkı?
Kamusal alanların tasarımı, her zaman nötr değildir. Yollar, kaldırımlar, parklar — hepsi belirli toplumsal grupların ihtiyaçlarına göre şekillenir. Banketlerin de genellikle “erkek sürücü” mantığıyla düzenlenmesi, “kadın yaya” deneyimini görünmez kılar.
Toplumsal cinsiyet çalışmaları, bu noktada önemli bir uyarı yapar:
Erişilebilirlik sadece fiziksel değil, psikolojik bir olgudur.
Eğer bir kadın banketten geçerken korkuyorsa, o yol herkes için erişilebilir değildir.
Dolayısıyla, yaya güvenliği politikalarının yalnızca teknik raporlara değil, toplumsal duyarlılıklara da dayanması gerekir.
---
Forum Tartışması İçin Sorular
- Sizce banketler yayalar için kalıcı bir çözüm mü, yoksa geçici bir zorunluluk mu?
- Kadınların güvenlik algısı, karayolu tasarımlarında ne kadar dikkate alınmalı?
- Altyapı eksiklikleri mi daha belirleyici, yoksa toplumsal davranış biçimleri mi?
- Erkeklerin “veri”, kadınların “deneyim” odaklı yaklaşımları birbirini nasıl tamamlayabilir?
---
Sonuç: Yolların Eşitliği, Toplumun Aynasıdır
Banket sadece bir “yol kenarı” değildir; toplumun kimin için güvenli, kimin için değil olduğunu gösteren sembolik bir hattır.
Erkeklerin analitik yaklaşımıyla kadınların deneyimsel bakışı birleştiğinde, yalnızca daha güvenli değil, daha adil yollar da mümkün hale gelir.
Bu nedenle, kaldırımı olmayan her karayolu aslında bir toplumsal eşitsizlik aynasıdır. O aynaya bakmak cesaret ister — ama ancak o zaman daha kapsayıcı bir ulaşım kültürü inşa edilebilir.
---
Kaynaklar:
- Karayolları Trafik Yönetmeliği, Madde 3 (Banket Tanımı).
- TÜİK Trafik Kazaları İstatistikleri, 2024.
- Karayolları Genel Müdürlüğü 2023 Faaliyet Raporu.
- UN Women Türkiye, “Kadın ve Kamusal Alan Güvenliği Raporu”, 2022.
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “Global Status Report on Road Safety”, 2023.