İd ne demek tıp ?

Ceren

New member
İd: İçsel Bir Çatışmanın Anatomisi - Tıp Dünyasında Derin Bir Keşif

Bir gün, bir arkadaşım bana bir hikaye anlattı. Bu hikaye, psikolojinin ve insan davranışlarının derinliklerine inmeye karar verdiğim bir dönemde benim için oldukça ilginç bir başlangıç olmuştu. O günün akşamı, etrafımdaki dünyaya farklı bir gözle bakmaya başladım. Şimdi o hikayeyi size de anlatmak istiyorum, çünkü bazen bir karakterin içsel çatışmaları, tüm insanlık durumuna dair ilginç bir pencere açabilir.

Hikayenin Başlangıcı: Bir Zihin Yolculuğu

Ayşe, uzun bir günü bitirip, akşam evine dönerken kafasında hep aynı soru vardı: "Neden bazı insanlar ne istediklerini tam olarak bilir ve başkaları ise sürekli arayış içinde olurlar?" Ayşe, psikoloji üzerine yüksek lisans yapan bir öğrenciydi. Bugün ise, teorileri bir kenara bırakıp, gerçek hayatta bir insanın zihin dünyasında gezinmeye karar vermişti. Onun bu merakı, daha önce derslerde öğrendiği bir kavramı kafasında netleştirmek için bir fırsat doğurmuştu: "İd".

İd, Sigmund Freud’un kuramında insan kişiliğinin en temel, en ilkel kısmını temsil ederdi. Freud’a göre, id, insanın doğuştan sahip olduğu içgüdüsel dürtülerini ve ihtiyaçlarını yöneten yapıdır. Bu yapı, haz ilkesine dayanır: hemen tatmin edilmek istenen, zaman ve mekan kavramını gözetmeyen, her türlü kısıtlamaya karşı duyarsız bir yapıdır. Ayşe, günün sonunda bir kafede oturup bu kavramı düşünürken, bir yandan da insan davranışlarının çeşitliliğini anlamaya çalışıyordu.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Efe’nin Stratejik Düşüncesi

Efe, Ayşe’nin eski arkadaşıydı. Efe, her zaman çözüm odaklı yaklaşımıyla tanınırdı. Ayşe ile bu konu hakkında konuşmaya karar verdiğinde, Efe derin bir nefes aldı ve “İd”in ne olduğunu çok basit bir şekilde açıkladı: “Ayşe, insanın içindeki ilk dürtüler, tam olarak ne istediğini bilmesidir. Ama bunun insan psikolojisinin tamamını açıklamadığını unutma. İd, hemen her şeyin peşinden koşmak ister, ama egomuz ve süper egomuz devreye girince işler değişir. Yani, insan sadece ne istediğini bilmekle kalmaz, bir takım sınırlarla da karşılaşır.”

Efe’nin yaklaşımı, daha çok analiz edici ve stratejikti. O, bu tür konularda insan psikolojisinin işleyişini anlamak için derinlemesine düşünür, somut çözümler arardı. Freud’un id kavramını, insanın içsel çatışmalarını çözmeye çalışan bir strateji olarak görüyordu. Erkeklerin çoğu gibi, Efe de çözümün her zaman net bir formülde olduğunu düşünürdü.

Kadınların Empatik Yaklaşımı: Zeynep’in İlişkisel Derinliği

Ayşe, Efe’nin bakış açısını oldukça mantıklı bulmuştu ama kafasında hâlâ bir soru vardı: "Peki, bu içsel çatışmalar insan ilişkilerini nasıl etkiler?" Bu soruyu, Zeynep’e sordu. Zeynep, Ayşe’nin yakın arkadaşıydı ve sosyal psikoloji konusunda oldukça derinlemesine düşünürdü. Zeynep, empatik bir yaklaşımı benimsediği için, insan davranışlarını anlamada da genellikle daha duygusal ve ilişkisel bir çerçeve kullanıyordu.

Zeynep, konuşmaya başladığında şu şekilde açıklama yaptı: “İd, insanın ilkel arzularını ortaya koyar ama bu arzular toplumsal kurallar, ilişkiler ve vicdan tarafından şekillendirilir. Yani, insanın içindeki bu dürtüler dış dünyadaki tepkilerle dengelenir. Zeynep, insanın içsel çatışmalarının genellikle başkalarının izlediği kurallarla nasıl şekillendiği üzerinde duruyordu. Kadınların psikolojik yapılarına dair yaptığı gözlemler, içsel çatışmaların çoğu zaman empati, sorumluluk ve ilişkiler üzerinden işlediğini gösteriyordu.

Zeynep’in bu bakış açısı, Ayşe’yi derinden etkilemişti. Kadınlar, genellikle başkalarının duygusal ihtiyaçlarını ve çevresel koşulları göz önünde bulundurarak daha dikkatli ve sorumlu bir yaklaşım geliştirebilirlerdi. Zeynep’e göre, içsel çatışmalar genellikle yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir bağlamda da çözülmeliydi.

İçsel Çatışmalar ve Toplumsal Yansımalara Bir Bakış

Ayşe’nin zihninde bir şeyler yerine oturmaya başlıyordu. Efe'nin ve Zeynep’in farklı bakış açıları, onu daha derin bir keşfe yönlendirdi. İd’in, yani içsel dürtülerimizin nasıl şekillendiği ve toplumsal normlarla nasıl çatıştığı sorusu, sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir dinamikti. Ayşe, tarihsel olarak, bu çatışmanın erkekler ve kadınlar arasında nasıl farklı şekilde şekillendiğini düşünmeye başladı.

Erkeklerin toplumsal yapıda çözüm odaklı, stratejik roller üstlenmesi, bazen id’lerinin daha fazla bastırılmasına neden olurken, kadınlar daha empatik ve ilişki odaklı yaklaşımlar sergileyerek, toplumsal beklentilere daha duyarlı hale gelebilirlerdi. Bu durum, aslında psikolojik çatışmaların daha geniş bir toplumsal yansımasını gösteriyordu.

Sonsöz: İd ve İnsan Psikolojisi Üzerine Düşünceler

Ayşe, günün sonunda, İd ve toplumsal çatışmalar hakkında düşündüklerini yazıya dökmeye karar verdi. Efe ve Zeynep’in bakış açıları, onu hem analitik hem de empatik bir anlayışla insan psikolojisini çözmeye yönlendirmişti. İnsanlar sadece içsel dürtülerinin peşinden gitmezler; aynı zamanda toplumsal yapılar, ilişkiler ve vicdan da onların davranışlarını şekillendirir.

Şimdi size soruyorum: İnsanın içsel dürtüleri ve toplumsal kurallar arasındaki dengeyi nasıl kurmalıyız? Erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımı ile kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımını nasıl dengeleyebiliriz?
 
Üst