Bengu
New member
Zulüm Nasıl Olur? Bilimsel Olmasa da Hayatın Tam İçinden Bir İnceleme
Selam forum ahalisi,
Bugün biraz ciddi ama aynı zamanda komik bir konuyu ele alalım dedim: Zulüm nasıl olur?
Ama öyle siyasal, tarihsel anlamda değil ha! Bizim günlük hayatta karşılaştığımız, kimsenin suç kabul etmediği ama hepimizi delirten, minik minik zulümlerden bahsediyorum. Yani mesela, sabah kahveni alıp tam oturmuşken “bir dakika şu kabloyu çeker misin?” diyen iş arkadaşı, ya da dizi ortasında “kanalı değiştirir misin?” diyen sevgili gibi.
Hazırsanız, mizah soslu bir toplumsal gözlem başlatıyorum. Hadi bakalım, kim kimi nasıl zorluyor fark edelim!
---
Evde Zulüm: Sessiz Çığlıkların Mekânı
Evde zulüm denince aklınıza bağırış çağırış gelmesin. Gerçek zulüm, sessiz ama derinden olur.
Bir düşünün: bulaşık makinesi dolu ama kimse “boşaltayım” demiyor. İşte o an, zulüm başlamıştır.
Kadınlar genelde bu durumda içten içe kaynar, sonra empatiyle kendini yatıştırır:
> “O da yorgun, ben yapayım bari.”
Erkeklerse stratejik yaklaşır:
> “Biraz daha bekleyeyim, belki o yapar.”
Ve sonuçta, makine iki gün dolu kalır, herkes birbirine pasif-agresif bakışlar atar, ama kimse o düğmeye basmaz. İşte bu, modern ev içi zulmün zirvesidir.
Tabii bir de televizyon kumandası savaşı var. Kadın romantik dizi izlemek ister, erkek belgesel açar. Kadın, “zaten seninle duygusal şey izlenmiyor,” der; erkek, “ama belgeselde aslanlar çiftleşiyor, o da duygusal,” diye savunur.
Zulüm burada iki yönlüdür: biri kalben, diğeri mantıken yanar.
---
İş Yerinde Zulüm: PowerPoint’in Soğuk Gölgesi
Zulüm, sadece evde olmaz.
İş yerinde öyle bir hal alır ki, bazen Excel bile ağlar.
Patron “toplantıyı 15 dakikada bitirelim” der ama üç saat sonra hâlâ “önemli konulara daha gelmedik” diyordur.
Bir mesai arkadaşın vardır, dosya isimlerini “yeni”, “yeni 2”, “yeni son” diye kaydeder. Bu, dijital zulümdür.
Kadın çalışan, “bunu beraber çözelim” der, empatiyle yaklaşır.
Erkek çalışan, “şunu bir algoritmayla çözelim” der, çözüm arar.
Ama ikisi de toplantıdan çıkınca aynı şeyi söyler:
> “Bu kadar e-mail gerçekten gerekli miydi?”
Zulüm bazen çok teknolojik bir hâl alır.
Örneğin Teams’te toplantı bitmiştir ama biri mikrofonu kapatmayı unutur, arkadan tencere sesi gelir. Herkes dinler, kimse uyarmaz.
Bu, kurumsal nezaketle harmanlanmış zulümdür.
---
Aşk Hayatında Zulüm: Romantizmin Karanlık Yüzü
Bir ilişkide zulüm, genelde farkında olmadan yapılır.
Kadınlar “beni anlamıyorsun” der, erkekler “ama mantıklı açıklıyorum” der.
İşte bu, dilin duygusal versiyonu ile mantıksal versiyonu arasındaki kadim savaştır.
Kadın empatiktir, hissettirir.
> “Sen beni dinlemiyorsun.”
> Erkek stratejiktir, analiz eder.
> “Dinliyorum ama çözüm bulmaya çalışıyorum.”
Oysa bazen çözüm istemezsin; sadece “evet canım, çok haklısın” duymak istersin.
Ama erkekler için bu cümle “mantıksız bir uzlaşma” anlamına geldiğinden, o kelimeler boğazda kalır.
Ve o anda sessiz bir zulüm başlar.
Erkek açısından da durum farklı değildir:
Kendi başına oturup bilgisayarda oyun oynarken “hiç mi sıkılmadın, biraz konuşalım mı?” diyen bir partner varsa, o da ayrı bir romantik zulüm türüdür.
---
Sosyal Medya Zulmü: Kalp, Beğeni ve Pasif-Agresiflik
Zulüm artık dijitalleşti.
Artık kimse “niye aramadın?” demiyor; onun yerine “story attın ama mesajıma dönmedin” deniyor.
Bu da piksel tabanlı bir duygusal işkence biçimi.
Erkek, durumu stratejik olarak çözmeye çalışır:
> “Telefona bakmadım.”
> Kadın ise empatik yaklaşır ama alttan da mesaj verir:
> “Olsun, ben de zaten yazacaktım ama sen yoğundun belli ki.”
Yani herkes diplomatik, ama aslında herkes birbirine psikolojik çelme takıyor.
Zulüm dediğin şey bazen üç kelimelik bir mesajda gizlidir: “Tamam, sorun yok.”
Bilen bilir, orada sorun vardır.
---
Toplu Taşımada Zulüm: İnsan Psikolojisinin Test Alanı
Eğer zulmün somut bir mekânı olsaydı, orası büyük ihtimalle sabah 8 metrobüsü olurdu.
Yanında kulaklıkla video izleyip sesi dışarı veren biri vardır.
Bir diğeri telefonla “abi buradayım, birazdan inerim” diye bağırır ama 7 durak daha gitmek üzeredir.
Kadınlar genellikle sessizce sinirlenir, “ne kadar empati yoksunu insanlar var” der.
Erkekler stratejik düşünür, “şurada boş bir koltuk var, nasıl geçerim?” planı yapar.
Ama sonuçta herkes aynı kokteylde buluşur: sabır, ter ve sinir karışımı.
Toplu taşımada zulüm, kişisel alanın ihlal edilmesidir.
Birinin dirseği kaburgana saplanır, “kusura bakma” bile demez.
İşte o anda, medeniyet testten kalır.
---
Zulümle Mücadele: Mizah En Güçlü Silah
Tüm bu küçük ama sinir bozucu zulümler karşısında insanın tek sığınağı mizah.
Çünkü bazen tek yapabileceğin şey gülmektir.
Zulümden kaçmak imkânsız; ama gülerek hafifletmek mümkün.
Erkekler genellikle durumu “nasıl optimize ederim?” diye çözmeye çalışır.
Kadınlar ise “önce bir konuşalım, sonra kahve içeriz” der.
Ama nihayetinde her iki taraf da bilir: hayatın kendisi zaten küçük zulümlerle dolu.
---
Forumdaşlar, Şimdi Sıra Sizde!
Sizin hayatınızdaki “zulüm anları” neler?
Kimin yaptığı minik zulümler sizi içten içe kaynatıyor ama güldürüyor da?
Evde, işte, trafikte...
Hangisi sizin sabır eşiğinizi en çok zorluyor?
Hadi dökün forumdaşlar, belki hep birlikte insanlığın en komik acılarını arşivleriz.
Sonuçta bazen gülmek, zulmün en tatlı intikamıdır.
Selam forum ahalisi,
Bugün biraz ciddi ama aynı zamanda komik bir konuyu ele alalım dedim: Zulüm nasıl olur?
Ama öyle siyasal, tarihsel anlamda değil ha! Bizim günlük hayatta karşılaştığımız, kimsenin suç kabul etmediği ama hepimizi delirten, minik minik zulümlerden bahsediyorum. Yani mesela, sabah kahveni alıp tam oturmuşken “bir dakika şu kabloyu çeker misin?” diyen iş arkadaşı, ya da dizi ortasında “kanalı değiştirir misin?” diyen sevgili gibi.
Hazırsanız, mizah soslu bir toplumsal gözlem başlatıyorum. Hadi bakalım, kim kimi nasıl zorluyor fark edelim!
---
Evde Zulüm: Sessiz Çığlıkların Mekânı
Evde zulüm denince aklınıza bağırış çağırış gelmesin. Gerçek zulüm, sessiz ama derinden olur.
Bir düşünün: bulaşık makinesi dolu ama kimse “boşaltayım” demiyor. İşte o an, zulüm başlamıştır.
Kadınlar genelde bu durumda içten içe kaynar, sonra empatiyle kendini yatıştırır:
> “O da yorgun, ben yapayım bari.”
Erkeklerse stratejik yaklaşır:
> “Biraz daha bekleyeyim, belki o yapar.”
Ve sonuçta, makine iki gün dolu kalır, herkes birbirine pasif-agresif bakışlar atar, ama kimse o düğmeye basmaz. İşte bu, modern ev içi zulmün zirvesidir.
Tabii bir de televizyon kumandası savaşı var. Kadın romantik dizi izlemek ister, erkek belgesel açar. Kadın, “zaten seninle duygusal şey izlenmiyor,” der; erkek, “ama belgeselde aslanlar çiftleşiyor, o da duygusal,” diye savunur.
Zulüm burada iki yönlüdür: biri kalben, diğeri mantıken yanar.
---
İş Yerinde Zulüm: PowerPoint’in Soğuk Gölgesi
Zulüm, sadece evde olmaz.
İş yerinde öyle bir hal alır ki, bazen Excel bile ağlar.
Patron “toplantıyı 15 dakikada bitirelim” der ama üç saat sonra hâlâ “önemli konulara daha gelmedik” diyordur.
Bir mesai arkadaşın vardır, dosya isimlerini “yeni”, “yeni 2”, “yeni son” diye kaydeder. Bu, dijital zulümdür.
Kadın çalışan, “bunu beraber çözelim” der, empatiyle yaklaşır.
Erkek çalışan, “şunu bir algoritmayla çözelim” der, çözüm arar.
Ama ikisi de toplantıdan çıkınca aynı şeyi söyler:
> “Bu kadar e-mail gerçekten gerekli miydi?”
Zulüm bazen çok teknolojik bir hâl alır.
Örneğin Teams’te toplantı bitmiştir ama biri mikrofonu kapatmayı unutur, arkadan tencere sesi gelir. Herkes dinler, kimse uyarmaz.
Bu, kurumsal nezaketle harmanlanmış zulümdür.
---
Aşk Hayatında Zulüm: Romantizmin Karanlık Yüzü
Bir ilişkide zulüm, genelde farkında olmadan yapılır.
Kadınlar “beni anlamıyorsun” der, erkekler “ama mantıklı açıklıyorum” der.
İşte bu, dilin duygusal versiyonu ile mantıksal versiyonu arasındaki kadim savaştır.
Kadın empatiktir, hissettirir.
> “Sen beni dinlemiyorsun.”
> Erkek stratejiktir, analiz eder.
> “Dinliyorum ama çözüm bulmaya çalışıyorum.”
Oysa bazen çözüm istemezsin; sadece “evet canım, çok haklısın” duymak istersin.
Ama erkekler için bu cümle “mantıksız bir uzlaşma” anlamına geldiğinden, o kelimeler boğazda kalır.
Ve o anda sessiz bir zulüm başlar.
Erkek açısından da durum farklı değildir:
Kendi başına oturup bilgisayarda oyun oynarken “hiç mi sıkılmadın, biraz konuşalım mı?” diyen bir partner varsa, o da ayrı bir romantik zulüm türüdür.
---
Sosyal Medya Zulmü: Kalp, Beğeni ve Pasif-Agresiflik
Zulüm artık dijitalleşti.
Artık kimse “niye aramadın?” demiyor; onun yerine “story attın ama mesajıma dönmedin” deniyor.
Bu da piksel tabanlı bir duygusal işkence biçimi.
Erkek, durumu stratejik olarak çözmeye çalışır:
> “Telefona bakmadım.”
> Kadın ise empatik yaklaşır ama alttan da mesaj verir:
> “Olsun, ben de zaten yazacaktım ama sen yoğundun belli ki.”
Yani herkes diplomatik, ama aslında herkes birbirine psikolojik çelme takıyor.
Zulüm dediğin şey bazen üç kelimelik bir mesajda gizlidir: “Tamam, sorun yok.”
Bilen bilir, orada sorun vardır.
---
Toplu Taşımada Zulüm: İnsan Psikolojisinin Test Alanı
Eğer zulmün somut bir mekânı olsaydı, orası büyük ihtimalle sabah 8 metrobüsü olurdu.
Yanında kulaklıkla video izleyip sesi dışarı veren biri vardır.
Bir diğeri telefonla “abi buradayım, birazdan inerim” diye bağırır ama 7 durak daha gitmek üzeredir.
Kadınlar genellikle sessizce sinirlenir, “ne kadar empati yoksunu insanlar var” der.
Erkekler stratejik düşünür, “şurada boş bir koltuk var, nasıl geçerim?” planı yapar.
Ama sonuçta herkes aynı kokteylde buluşur: sabır, ter ve sinir karışımı.
Toplu taşımada zulüm, kişisel alanın ihlal edilmesidir.
Birinin dirseği kaburgana saplanır, “kusura bakma” bile demez.
İşte o anda, medeniyet testten kalır.
---
Zulümle Mücadele: Mizah En Güçlü Silah
Tüm bu küçük ama sinir bozucu zulümler karşısında insanın tek sığınağı mizah.
Çünkü bazen tek yapabileceğin şey gülmektir.
Zulümden kaçmak imkânsız; ama gülerek hafifletmek mümkün.
Erkekler genellikle durumu “nasıl optimize ederim?” diye çözmeye çalışır.
Kadınlar ise “önce bir konuşalım, sonra kahve içeriz” der.
Ama nihayetinde her iki taraf da bilir: hayatın kendisi zaten küçük zulümlerle dolu.
---
Forumdaşlar, Şimdi Sıra Sizde!
Sizin hayatınızdaki “zulüm anları” neler?
Kimin yaptığı minik zulümler sizi içten içe kaynatıyor ama güldürüyor da?
Evde, işte, trafikte...
Hangisi sizin sabır eşiğinizi en çok zorluyor?
Hadi dökün forumdaşlar, belki hep birlikte insanlığın en komik acılarını arşivleriz.
Sonuçta bazen gülmek, zulmün en tatlı intikamıdır.